Buğday Üretiminde Kuraklığa Karşı Öneriler
Uzmanlar, düzensiz yağışlar ve kuraklığın buğday üretimini olumsuz etkileme ihtimaline karşı önlemler alınması, iklim dostu uygulamalara ve tarımda dijitalleşmeye daha fazla önem verilmesi gerektiğini belirtiyor.
Kovid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle buğday ve buğdaya dayalı gıda sanayisi hem iç piyasada hem de dünya pazarlarında giderek daha fazla rekabete konu olurken kuraklık da üretimde artışı engelleyen faktörlerin başında geliyor.
İklim değişikliğinin buğday üretimi üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Tarım Uzmanı Fazıl Düşünceli, gübre ve enerji gibi girdi fiyatlarındaki artışın dışında sıkça yaşanan kurak sezonların ve mevsim içerisindeki yağış düzensizliğinin önemli bir sorun olarak çiftçinin karşısına çıktığını söyledi.
Buğday üretiminde bir yıllık verileri baz alarak hareket edilmemesi gerektiğini vurgulayan Düşünceli, “Uzun vadeli düşünülmeli ve buğday üretimi bir üretim sistemi kapsamında yapılmalı. Diğer ürünler de münavebe (ekim nöbeti, farklı bitkilerin bir düzen içinde, birbirlerinin peşi sıra ekilmesini ifade eden tarım yöntemi) sistemine katılmalı. Özellikle baklagillerin, yem bitkilerinin üretime katılması hem verimliliği artıracak hem de üretimden ve iklimden kaynaklanan riskleri minimize edecektir.” dedi.
Türkiye’de buğday ekim alanlarının son 10 yılda 8 milyon hektardan 7 milyona hektara düştüğüne dikkati çeken Düşünceli, bunun sosyoekonomik nedenlerden, çiftçilerin daha fazla gelir getiren ürünleri tercih etmelerinden ve sulama imkanı olan üreticilerin bir kısmının sulu tarımda mısır yetiştiriciliğine geçmelerinden kaynaklanmış olabileceği yorumunu yaptı.
“Bahar aylarındaki yağışlar buğday veriminde belirleyici olacak”
İç Anadolu’nun farklı kesimlerinde kış aylarında beklenen kar yağışlarının beklenenin altında gerçekleşmesi nedeniyle ciddi bir kuraklık yaşandığını ve önümüzdeki bahar döneminde yağış miktarının buğday üretimiyle ilgili belirleyici olacağını ifade eden Düşünceli şöyle devam etti:
“Türkiye genelinde düşünürsek, şansımız, çok değişik coğrafyalara sahip olmamız. Bir bölgede sıkıntı olursa diğer bölgelerden bunu kompanse etme imkanı olabiliyor. Şu an için bir panik havası olacağını öngörmüyorum ancak önümüzdeki haftaları, ayları iyi takip etmek, hem yağış hem de sahadaki ürünün gelişme durumunu gözlemlemek ve ona göre tedbirler almak gerektiğini düşünüyorum.”
Üreticilerden edindikleri bilgiler doğrultusunda, harcamalarının yüzde 43’ünün gübre, yüzde 22’sinin sulama, yüzde 11’inin ekim ve yüzde 6’sının hasat masraflarından oluştuğunu aktaran Düşünceli, doğal kaynakları ve çevreyi korumayı amaçlayan koruyucu tarım yönteminin verimliliğe odaklanarak bazı kalemlerdeki masrafları azalttığının altını çizdi.
Haber-Kaynak: AA